Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla 1991 yılında yeniden bağımsızlığını kazanan Azerbaycan siyasal, ekonomik ve devlet yönetimi alanlarında üç boyutlu yapılanmaya gitti. Uzmanlaşma ve iş bölümüne dayalı merkezi yapılanma adlandırılan sosyalist ekonomi modeli yerine serbest piyasa ekonomisine geçiş yapması Azerbaycan için ilk yıllarda çok kolay olmamıştır. Sovyetler döneminde üretilen yarı mamul, pazar, finansman, hammadde ve teçhizat-ekipman alanlarda merkezi planlamaya göre örgütlenilmesi ve bu ürünlerin belirli hisselerinin belirli ülkelerdeki merkezlere bağlı olması nedeniyle Azerbaycanʼda bağımsızlığın ilk yıllarında ekonomide şok çöküşler yaşamasına neden olmuştur.
Ermenistanʼla savaş sonucu topraklarının %20ʼlik kısmının yitirilmesi ve bir milyona yakın vatandaşının işgal olan topraklardan kovularak ülkenin içine doğru yerleştirilmesi ve tüm bu olumsuz nedenlere rağmen serbest piyasa ekonomisine geçiş yaparken eski sistemden ne varsa her şeyden tamamen vazgeçmesi, en esası da bu yeni sisteme geçerken hiç ülke tecrübesinin olmaması ve kadro eksikliği bu çöküşü daha da hızlandırdı. 1994 yılı istatistik göstericileri bağımsızlıktan bir önceki yılla yani 1990 yılı ile karşılaştırdığımızda sanayi %62, tarım %44, tüketim %75, vergi hasılatı %45, tüketim %75 ve GSMH %53 azalması ve 1992-1994 yılları arasında enflasyonun 4 haneli rekor göstericilere ulaşması ekonomik krizin boyutunu ortaya ortaya koymaktadır.
1991-1994 dönemini Azerbaycan ekonomisinin “Çöküş Dönemi” denilebilir. 1994 yılında Ermenistan ile geçici olarak ateşkes yapılması, “Asrın mukavelesi” adlandırılan petrol antlaşmasının imzalanması ve 1995 yılında anayasanın kabul edilmesi sayesinde ekonominin tüm alanlarında reformlara gidilmesine reel ortam yarandı. 1996 yılında esas reformlar Özel sektör, Bankacılık sektörü ve Tarım sektöründe gerçekleştirilmiştir. 1997-2000 yıllarında İflas Kanunu, Kamu alanında rekabetin korunması ile ilgili kanun, Gümrük ve Gümrük Tarifeleri ile ilgili kanun, Menkul Kıymetler Kanunu, İş Gücü Kanunu ve Vergi Kanunun uygulamaya konulmasıyla ekonomik yasal düzenlemelere gidilmiştir. Azerbaycan bağımsızlığını kazandıktan sonra ekonomisinin gelişim açısından zirveye çıktığı dönem 2004-2014 yıllarıdır. Zira 2006 yılında Bakü – Tiflis -Ceyhan petrol boru hattının resmen açılmasından 2010 yılına kadar GSYİH yıllık ortalama yüzde 16,9 oranında artmıştır. Genel olarak 2004-2014 yılları arasında ekonomi 6 kat, mevduat hacmi 11 kat, kredi hacmi 19 kat ve kişi başına düşen GSYİH 5 kat artmıştır. Bu dönemde önemli noktalardan biri de 2011 yılında ekonomik büyümenin yavaşlamasının sinyallerini ortaya çıkmaya başlamıştır. Ekonomideki yatırımların dönem içindeki artmasına rağmen, ekonomik aktivite zayıfladı.
Aktif varlık alım modeli bu dönemden sonra “doygunluk” seviyesine ulaşmıştır. Fakat tüm bu olumsuzluğa rağmen o dönemde (2010-2014) ekonomide sert düşüşler yaşanmamıştır. Dünya Ekonomik Forumu raporunda, Azerbaycan 2014 yılında 144 ülkede makro ekonomik çevre kalitesi açısından dokuzuncu sırada, devletin GSYH bütçe dengesi açısından on beşinci sırada kararlaşmıştır.
Azerbaycan 2014 yılında ülke ekonomisinde Petrol dışı sektörlere yapılan yatırımların olumlu yönde gelişim göstermesine rağmen, İMF, ülkede bu sektörlerin oldukça zayıf göründüğüne dikkat çekmiştir. Petrol dışı sektörlerin büyümesinin önündeki en önemli engellerin rekabet koşulları önündeki engeller, gelişmemiş hukuk sistemi ve finansal sistemde yaşanılan sorunların olduğunu belirtmiştir. Günümüze kadar geçen süreçte, Azerbaycan’daki ekonomi alanlarının büyük bir bölümünün hala devlet tarafından yönetilmektedir. Birçok kamu işletmesi kendi alanlarında tekeldir. Azerbaycan ilk dönemlerden, başlattığı ekonomik değişim süreci kapsamında aşağıdaki üç esas yol doğrultusunda yol alınmaya çalışılmıştır.
✓Ülkenin petrol ve doğalgaz rezervlerinin çıkarılmasında çözümlerin bulunması.
✓Serbest piyasa ekonomisine dayalı ekonomik yapılanmanın oluşturulmasına çalışılması.
✓Global ve bölgesel ekonomik entegrasyona kendini uyarlaması.
Bu dönemlerde Azerbaycan değişim süreci kapsamında çizdiği bu yol, olumlu sonuçlar verse de bazı olumsuz etkilerini ülke ekonomisi 2015-2016 yıllarında petrol fiyatlarının çok sert bir şekilde düşüşe geçmesinden sonra yaşamaya başlamıştır. 2015-2016 yıllarına kadar global ve bölgesel ekonomik entegrasyona kendini uyarlaması ve hızlı büyümeyi gerçekleştirmesi, ülkenin petrol ve doğalgaz rezervlerinin çıkarılmasına özen göstermesi “Hollanda Hastalığı” tehlikesiyle karşılaşmasına neden olmuştur. “Hollanda Hastalığı” bir ülkenin bir sektörünün hızlı gelişimine daha çok önem vererek diğer sektörlerinin geri kalması ve ya çökmesi olarak tanımlanmaktadır. Literatürde diğer adıyla Hollanda Sendromu diye geçen ekonomideki bu olumsuz durum, ülkenin dengesiz ekonomik büyümesine göstermek için kullanılan bir terimdir. Genel olarak baktığımızda Azerbaycan ekonomisinin günümüzde zayıf yönleri şunlardır:
✓ Bölgesel kalkınmada dengesizlik.
✓ Yenilenebilir enerji potansiyelinin çok yüksek olmasına rağmen devletin bu alana çokta önem vermeyişi ve bu alanın gelişimini teşvik edecek finansal desteklerin yeterli düzeyde olmayışı.
✓ İhracatta tarım ürünleri ve diğer ürünlerin markalaşmasına özen gösterilmemesi.
✓ Tarım sektöründe yetersiz altyapı ve eski teknolojilerin kullanılması. ✓ Hollanda hastalığı tehlikesi.
✓ İthalat ürünlerinde tekelcilik ve haksız rekabetin tamamen ortadan kalkmaması.
✓ Ülke ihracatının %90, devlet bütçesinin ise %75ʼni petrol ve petrol ürünleri oluştursa da bu alandaki istihdam, ülke genelindeki istihdam gücünün %1ʼni oluşturması.
✓ Özel sektörün ülke ekonomisine katkı oranı istenilen düzeyde olmaması. Yukarıda belirtilen sorunları çözmek için, Ekonomik ve Sosyal Gelişim Merkezi (Center for Economic and Social Development) aşağıdaki adımları önermektedir.
✓ Kamu harcamalarında muazzam mali konsolidasyon ihtiyacı ele alınmalıdır. Kesintiler, özellikle meşhur ve yozlaşmış olduğu bilinen sermaye harcamalarına odaklanmalı. Aksine, nüfusun çıkarlarına hizmet eden sosyal harcamalara, özellikle de en fazla marjinal olanlara yapılan harcamalar azaltılmamalıdır.
✓ Bankalardaki nüfusun güvencesi hala yeterince yüksek olmadığından, gerektiğinde mevduat sigortası yasası 2019’un ötesine uzatılmalıdır. Kredilerin ve durgun mevduatların düşme eğiliminin devam etmesi durumunda, daha fazla banka başarısızlığı kaçınılmazdır.
✓ Merkez Bankası’nın müdahalesiyle manatın döviz kurunun sabit tutulması, kısa vadede iyi bir politika gibi görünebilir; Bununla birlikte, orta ve uzun vadede, birçok sakıncaları vardır. Bu nedenle, Merkez Bankası manatın gerçek değerini bulmasına izin vermelidir.
✓ Kısa vadede yüksek enflasyonu çözmek için tek bir araç yoktur. Manatın ithalata dayalı enflasyonla mücadele için değer kazanması, ekonomi için ciddi sorunlara neden olabilir. Orta ve uzun vadede tek olası çözüm, işletmelerin girdi ürünlerini iç pazardan almalarını sağlamak ve yerel üretimi yurt dışındaki mallara daha az bağımlı hale getirmek.
2015 yılında ucuz petrol fiyatlarının olumsuz etkileri ekonomik büyümenin dinamiklerini de olumsuz yönde etki etmesine neden olmuştur. 2016 yılında “Azerbaycan Cumhuriyeti Ulusal Ekonomi Perspektifi İçin Stratejik Yol Haritası” başlıklı Cumhurbaşkanı kararnamesinde resmi istatistik verilerine göre, reel GSYİH büyümesi 2015 yılında %1,1 (2014 yılında %2,8), petrol dışı sektörde %1,1 (2014 yılında %7), petrol sektöründe ise %1,2 (2014 yılında %2,9) artım gerçekleşmiştir. Bu artım gibi gözükse de fakat bir önceki yıla oranda düşüş demektir. 2016 yılı Ocak-Ağustos döneminde GSYH %3,1, petrol dışı sektörde %5,8, petrol sektöründe %2,5 oranında azalmıştır. 2016 yılı ortalama yıllık enflasyonu %11,2 artış göstermiş. 2016 yılının başından beri gıda ürünleri %10,9 (ortalama %12,7), gıda dışı ürünler %10,4 (yıllık ortalama yüzde 15,9), hizmetler %5,1 (yıllık ortalama yüzde 5,2) pahalanmıştır. Enflasyon dinamiğindeki artış, temel olarak döviz kuru nedeniyle yüksek ithalat fiyatlarından kaynaklanmaktadır.
Azerbaycan 2015 yılında tüm olumsuzluğa rağmen %1,1 (2014 yılında %2,8) oranında reel büyüme göstermiştir. Reel büyüme oranı 2016 yılında %3,8 küçülmüş, 2017 yılında ise 2015 yılının sonundan sonra ilk defa negatiften pozitife doğru büyümeye geçerek, %0,07 oranında artış gerçekleşmiştir. Bu reel büyüme 2018 yılında %2 oranında, 2019 yılında ise %3,9 oranında büyüme beklenmektedir. Görülebileceği gibi, ekonomi 2017 yılında az çok durgunlaşmıştır. Petrol dışı sektörün üretimindeki artış, ulusal para biriminin istikrarı gibi bazı olumlu işaretlere rağmen ekonominin daralmıştır. Mali sektör, özellikle bankacılık sektörü, 2018’de, Azerbaycan Uluslararası Bankası’nın yeniden yapılandırılması haricinde, sektörün iyileştirilmesi için ciddi bir adım atılmamıştır. Merkez Bankası, resmi olarak belirtilen rejimin dalgalı bir döviz kuru olmasına rağmen hala döviz piyasalarını manipüle etmektedir. Yüksek enflasyon seviyeleri, ücretlerdeki büyüme enflasyonu telafi etmek için yeterli olmadığından nüfusun satın alma gücünü zayıflatmaktadır.
2015 yılından sonra petrol fiyatlarının sert bir şekilde düşüşe geçmesi Azerbaycan ekonomisini sarstı. Zira Azerbaycanʼa komşu olan iki ülkenin (Rusya ve İran) ekonomisindeki sıkıntılar ve para birimlerindeki dalgalanmalar Azerbaycanʼı çok etkiledi. Çünkü Azerbaycan tarım ürünlerinin yarıdan çoğunu bu iki ülkeye ihraç etmektedir. Azerbaycan bağımsızlıktan sonra 2015-2016 yıllarında ikinci kez büyük ekonomik krizini yaşamıştır. Bu dönemde Azerbaycanʼnın ekonomik artım hızı azalmış, kurumsal ve yapısal zorluklar yaşamış ve petrol dışı bütçe açığı ortaya çıkmıştır. Bu krizden en çok zorluk çeken bank sektörü ve sade vatandaş olmuştur. Azerbaycan’da yeni bir ekonomik gelişim tarzına geçişe ihtiyaç yaranmıştır. Azerbaycan Cumhuriyetiʼnin “Milli Ekonomi ve Ekonominin Esas Sektörleri üzere Strateji Yol Haritasının Esas İstikametleri” başlıklı Cumhurbaşkanı kararnamesiyle milli ekonomi ve ekonominin 11 sektörünü kapsayacak ve biri de genel olmakla 12 strateji yol haritası hazırlanmıştır. Bu strateji yol haritasına esasen aşağıdaki dört strateji hedef seçilmiştir.
Birinci stratejik hedefe uygun olarak, Azerbaycan’da mali sürdürülebilirlik sağlanacak ve para politikası dalgalı kur rejimine dayalı olacaktır. Maliye ve para politikalarının karşılaştırılması makro ekonomik istikrarı sağlayacaktır. Bu strateji hedefe göre mali sürdürülebilir politikalar için genel bir çerçevenin hazırlanması ve doğal kaynakların uygun şekilde kullanılmasını sağlamaktır. Petrol gelirlerinin rasyonel kullanımı için “altın kural” yaklaşımına üstünlük verilmiştir. Bu yaklaşıma göre Azerbaycan Devlet Petrol Fonundan devlet bütçesine ayrılan para petrol fiyatından asılı olmayarak her yıl aynı miktarda aktarılacak. Bununla da Orta Vadeli Harcama Çerçevesinin daha da güçlendirilmesi, güçlü bütçe yönetimine ve etkin bütçelemeye uyum sağlanması, kamu harcamalarının verimliliğini sağlanması öngörülmektedir. İkinci hedefe göre hisse senetleri (hisse senetleri), devlete ait tüzel kişilerin faaliyetlerinde artan verimlilik ve özelleştirme yoluyla ekonomik dinamikleri sağlamaktır. Üçüncü hedef ise, işgücü piyasasının ve insan sermayesinin gelişmesi ile ilgilidir. Bu hedef rekabetçi, kapsayıcı ve sürdürülebilir ekonomik hedeflere ulaşma çabalarının bir parçası olarak, insan sermayesinin gelişimini hızlanması öngörülmektedir. Son olarak dördüncü hedef ise biznes ve yatırım imkanlarını geliştirmektir.
Maliye ve para politikalarının bir sonucu olarak ekonomideki eğilimler, elverişli bir iş ortamında mevcut kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlayabilir. Yukarıda da belirtilen 2016 kararnamesinde ekonomik kalkınma için “Strateji Yol Haritası” hazırlanmıştır. Bu strateji yol haritasına göre ülke ekonomisinin esas 11 sektörünün kalkınması için üç ekonomik kalkına dönemi belirlenmiştir. 2016-2020 yıllarını kapsayan birinci dönemde, ilk önce 2015 yılında başlayan ekonomik krizin etkilerini tamamen ortadan kaldırmak, daha sonra ise dünya ekonomisine daha fazla entegre olmak ve rekabetçiliği artırmak hedeflenmiştir. 2020-2025 yıllarını kapsayan ikinci dönemde Makro ekonomik istikrarın korunması, iş ortamının iyileştirilmesi, özel sektöre yatırımın teşvik edilmesi ve kamu sektörünün desteklenmesi hedeflenmiştir. 2025 ve sonrasını kapsayan üçüncü dönem ise, sosyal refahın iyileştirilmesi, en yüksek teknolojik gelişime, en yüksek insani gelişme endeksinin sağlanmasına dayanan güçlü, rekabetçi ve kapsayıcı bir ekonomik yapının oluşturulması hedeflenmiştir.